Düşünce, dünya modellerinin
var oluşuna izin veren ve böylece etkin olarak onların amaçlarına, planlarına,
sonlarına ve arzularına bağlı olan uğraştır. Kelimeler bilmeye, sezgiye,
bilince, idealarına ve imgeleme içeren benzer kavramların ve süreçlerine başvurur.
Düşüncenin
daha sistematik bir tanımını yapacak olursak
öncelikle beyin ve zihin
kavramlarını birbirinden ayırmamız gerekir. Zihni, beyindeki biyolojik
aktivitenin bir yansıma alanı olarak görebiliriz. Bir diğer deyişle zihin,
somut olan beyinden beslenen, soyut bir karalama tahtasıdır.
Bu noktada
soyut ve somut kavramlarını da değerlendirmek gerekir. Kısaca, somut
bir nesneyi evrende var olan soyutu
ise evrende var olmayan diye tanımlayabiliriz. Örneğin, bu tanıma göre
matematiksel anlamda üçgen soyut bir nesnedir.
Üçgen, bir kalınlık özelliği içermez. Kenarları sadece çizgiden ibarettir.
Evrende bu özellikte bir üçgenin olması, fizik yasaları gereğince, mümkün
değildir. (burada atıf gerekli) Diğer taraftan, kolaylıkla somut nesne örneği
verebiliriz. (Örneğin bir ağaç)
Bu tanımlara
göre, bir düşünce, soyut bir nesnenin, insanın zihninde oluşturduğu
faaliyettir. Herhangi bir düşünce beyinde de faaliyete neden olacaktır,
biyolojik olarak. Fakat, bu faaliyet, bahsi geçen düşüncenin bir parçası olarak
nitelendirilmez. Düşünce, sadece zihinle ilişkilendirilir.
Diğer
taraftan, somut bir nesnenin, insanın zihninde oluşturduğu faaliyeti de algı diye nitelendirebiliriz. Aynı şekilde,
bir algının oluşmasında beynin rolü vardır, ama algı insanın zihninde oluşur.
Örneğin, bir ağaca gözlerimizle bakarız. Ağaç, bu bağlamda somut bir nesnedir.
Ağacı görürüz, ama görme işlemi (yani algılama) gözlerde olmaz, insanın
zihninde gerçekleşir. Tabiki de, bu algının gerçekleşmesi için beyinde birçok
işlemden geçmesi gerekir (buna gözlerdeki işlev de dahildir). Aynı şekilde, bu
örneksemeyi 5 duyumuza da uyarlayabiliriz. Bir koku, bir renk zihindeki bir
algıdır, somut bir şekilde tanımlanamaz. (Örneğin, bazı renk körlerine göre
yeşil ya da kırmızı farklı bir algıyı tanımlar vb.)
Bu tanıma
karşı bir tez şöyle olacaktır. 'Benim bu ağaçla (ya da genel olarak bir palmiye
ağacı ile) ilgili düşüncelerim var.' Fakat burada bahsi geçen 'ağaç' acaba
somut bir nesne midir? Ya da soyut mudur? Kısacası, savunulan tez şudur: Somut
bir nesne de insanın zihninde düşünce oluşturabilir. Evet, bu mümkündür. Ama
arada atlanan bir adım vardır. Bahsi geçen 'ağaç' bir algılamanın ürünüdür. Ya
da daha önceden algılanmıştır, birincil olarak ya da dolaylı yoldan (bir
başkasının betimlemesiyle). Dolayısıyla, 'ağaç' burada somut bir nesneden çok,
bahsi geçen somut oluşumun önce algılanması ve sonucunda zihinde oluşan soyut
bir algıyı nitelendirir. Bu işlem kısaca şöyle özetlenebilir: Somut nesne ->
Algılama -> Soyut nesne -> Düşünce. Yani arada algılama adımı gerekir.
Özetle, düşünce
soyut bir nesnesin zihinde oluşturduğu faaliyettir. Algı ise somut bir
nesnenin zihindeki yansımasıdır.
Kavramaları
biçimlendirdirirken ploblemlerin çözümlerinde sebeplerde ve kararlar vermede
meşgul olmak gibi düşünce bilginin beyinsel işletiminin ortaya çıkmasıdır.
Düşünce biliş psikolojisinin bir
parçası olan bir yüksek biliş işlevi ve düşünce sürecinin analizidir.
(https://tr.wikipedia.org)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder